- Yakup Kadri'nin Yaban'dan önce Kiralık Konak ve Zoraki Diplomat isimli eserlerini okumuştum. Aslında beni biraz da en ünlü romanlarından biri olan Yaban'ı okumaya iten dürtü Yakup Kadri'nin üslubuydu.
- Daha sonra Kenan Akyüz'ün Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri isimli kitabını biraz karıştırınca Yakup Kadri'nin Halid Ziya'dan sonra dönemin en iyi üslupçusu olduğu tespitiyle karşılaştım.
- Yaban'dan sonra da değişmeyen ve hatta daha da artan bir iştahla Yakup Kadri'nin bütün romanlarını okuma kararı aldım. Tabi ki de bu kararı almamdaki tek sebep "Üslup" değil, Yakup Kadri'nin aslında tıpkı "İletişim Yayınları"nın tanıtım yazısında dediği gibi gibi bir "Son Dönem Osmanlı / Yeni Türkiye Cumhuriyeti" arasında bir "Panorama" niteliği taşımasıdır.
- Nitekim Berna Moran da "Türk Romanına Eleştirel Bakış" kitabında Yakup Kadri'nin romanlarına sirayet eden "Toplumsal Değişim" kavramından söz eder. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte Anadolu ve Türk insanı büyük toplumsal değişimlere ve sosyal gelişmelere uğramıştır ve o dönemin en önemli sosyal olayları Yakup Kadri'nin romanlarında tekrar hayat bulmuştur.
- Kiralık Konak'ta Osmanlı'nın çöküşü bir köklü konak ailesinin penceresinden verilmiş,
- Sodom ve Gomore'de Mütareke Dönemi İstanbul'undaki ahlaki çöküntüden söz edilmiş,
- Yaban'da Kurtuluş Savaşı esnasında Anadolu İnsanı ile Türk Aydını arasındaki çatışma/uçurum gözler önüne serilmiştir.
- Ankara, Panorama, Hüküm Gecesi, Nur Baba... Hepsinde dönemin sosyal değişimleri ve çatışmaları vardır.
- Tabi ki Yakup Kadri'nin edebi geçmişi aslında gel-git içindedir. Zaman zaman o da çeşitli zihni/fikri bir takım dönüşümler yaşamıştır. Fecr-i Ati'den Milli Edebiyatı savrulması filan çok entersandır. Ancak oraya girersek çıkamayız. En iyisi Yaban'dan devam edelim...
- Yaban, yayınlandığı dönemde ve daha sonra aslında bir çok eleştiriye uğramış bir romandır. Romanda çizilen "Türk Aydını" profili kimi çevrelerce "Türk köylüsünden tiksinen Türk Aydını" söylemine haksız bir biçimde evrilmiştir.
- Aslında genel olmasa bile özelde zaman zaman Yakup Kadri'nin Türk köylüsünü ağır bir şekilde eleştirdiği yerler vardır. Örneğin köydeki bir düğün hakkında izlenimlerde bulunurken Ahmet Celal'in söylediği,
"Ah, ne ağır, ne sıkıntılı ve ne kadar kaba idi bu düğün! Mutlaka Avrupa'da, bir cenaze alayı bundan daha ferahlıdır"
cümlesi bu geleneğe karşı getirilmiş ağır bir eleştiri olabilir.
Yine köydeki kadınlardan bahsederken sarfettiği:
"Anadolu'da, köylü kadını şuhluktan, naz ve işveden o kadar yoksundur ki, onların biriyle, böğür böğüe, koyun koyuna yatsam, vücudumun hiçbir şey duymayacağını tahmin ediyorum. İhtimal ki çok de fena kokarlar"
tarzı ifadeler "Anadolu insanı bu toprakların özüdür, kaynağıdır" anlayışına ters olan bir "tepeden bakma" olarak nitelenebilir elbette.
Ama Yakup Kadri romanın kimi yerinde Türk köylüsünün içine düştüğü bu cahilliğin / yobazlığın sebebinin yine Türk Aydını olduğunu her fırsatta vurgulamıştır.
"Bunun nedeni, Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca, yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun."
Bu cümlelerde aslında Yakup Kadri, Türk aydınından da tiksinmektedir. Ancak romanın geneline yayılan Türk köylüsüne duyulan "Yabancı" hisler maalesef romanı okuyucunun gözünde "özünden tiksinen" mertebesine düşürmüştür.
- Bu durumu İnci Enginün "Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı" isimli çalışmasında çok güzel özetlemiştir:
"Aydın kendi içlerinden birinin batırdığı iğneye dayanamamış ve bu romanda köylüye haksızlık edildiği şeklinde tenkitlerde bulunmuş, aydına yöneltilen tenkitleri pek de üstüne alınmamıştır. Bu bakımdan Yakup Kadri Karaosmanoğlu aydınların arasında da "yaban" kalmaya mahkum olmuştur."
- Aslında bugün bile siyasi tartışmalarda dile getirilen "bu insanlar, bu iktidara müstehak" şeklindeki değerlendirmelerin o gün bile yaşandığını görmek beni çok endişelendirdi. Nitekim romanın bir yerinde Yunan uçakları köye üzerinde şu ifadelerin yazdığı kağıtlar atarlar:
"Muhterem Anadolu Ahalisi! Kemal (Atatürk) çeteleri mahvolmuştur. Adım adım bütün şehirleri, kasabaları zaptettik. Şimdi Ankara üzerine yürüyoruz. Sakın bize karşı düşmanca hareketlere kalkışmayınız. Biz sizi, Halife tarafından kurtarmaya geliyoruz"
Ve köylüler gerçekten bu kağıtta yazanlara inanarak kendilerini ferahlatırlar. Bu Ahmet Celal'e çok dokunur. Daha sonra köyün yakınından geçen Türk subaylarıyla konuşurken köylünün bu kağıtlarda yazanlara inandıklarını söylediğinde Türk subayı şöyle der:
"Buna inanıyorlar ha! Öyleyse bir şey söylemeyin. Bu insanlar kurtarılmaya layık değildir"
Manidar ki, ben bugünkü Türkiye fotoğrafında bu olayın bir benzerini görüyorum. Ama tıpkı Yakup Kadri gibi bugün de kitleler halinde hiç sağına soluna bakmadan, muazzam bir adanmışlıkla, sorgulamadan, araştırmadan kendini siyasi iktidara teslim eden insanların bu hale düşmelerinde yine Türk aydının payı olduğunu düşünüyorum. Demek ki aradan geçen doksan küsür senede pek bir şey değişmemiş.
Yerimizde sayıyoruz gibi...
Okuma Listesi:
- Kenan Akyüz / Modern Türk Edebiyatı'nın Ana Çizgileri
- İnci Enginün / Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
- Berna Moran / Alafranga Züppeden Alafranga Haine - Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış
- Yakup Kadri / Ankara, Panorama, Sodom ve Gomore, Hüküm Gecesi, Nur Baba
Wynn casino opens in Las Vegas - FilmfileEurope
YanıtlaSilWynn's first hotel casino in Las Vegas kadangpintar since 메이피로출장마사지 opening its doors in 토토 사이트 1996, Wynn Las Vegas is the first hotel on septcasino the Strip gri-go.com to offer such a large selection of