10 Ağustos 2014 Pazar

ÖZEL OKUL SEÇERKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Not: Bu yazı sadece anaokulu-ilkokul-ortaokul-lise için geçerli tavsiyeler sunmaktadır. Özel Üniversiteler buna dahil değildir. 

Herhangi bir arama motoruna bu yazının başlığını yazıp arama yaptığınızda birçok sonuç elde edeceksiniz muhakkak. Ancak o sonuçları ben de inceledim ve yıllardır bu sektörde çalışmış biri olarak çoğunun doğru ancak yeterli olmadığını gördüm. Röportajları yayınlananlar, ya eğitim uzmanı gazeteciler ya da kendi okullarının tanıtımlarını yapmak isteyen patronlardı. Benim vereceğim tavsiyeler ise çok geniş olmamakla birlikte "işin özüne" dairdir. İçeriden bilgi almak gibi düşünebilirsiniz. Yani bu konu hakkında konuşanlarla zaman zaman söylemlerimiz birleşebilir, zaman zaman ters düşebilir. 

1-) Okulun ideolojisini iyi araştırın.

Evet maalesef günümüzde bu kavram var artık. Okul ideolojisi... Özellikle büyük kentlerdeki okulların hep birer ideolojisi var. Yani kaydını aldığı öğrenciye "hakim ideolojisini" empoze etmek. Bunu çok basit bir şekilde test etmek de mümkün. Özel okullarla alakalı çok fazla malumatı olmayan birine "ben çocukları X Kolejine kaydettirdim" dediğinizde alacağınız cevap muhtemelen şu olacaktır:

"Kimcilerin o kolej?" 

Bugün özel okulların çoğu bir vakfın, bir kuruluşun, bir cemaatin bünyesinde faaliyet gösteriyorlar. 

O yüzden buna çok dikkat edin. Demokratik toplumların ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilen bir mesele artık bu. Hele bizim gibi yüzbin parçaya bölünmüş bir toplumda kaçınılmaz. Ha işin doğrusuna baktığınızda bu tarz kurumlar sadece kamplaşmaya götürüyor insanları. Yani daha çok bölüyor toplumu. Hatta bu bölme işlemini kinle,nefretle yapıyor zaman zaman. Orası ayrı bir yazının farklı bir konusu. 

Gerçek olan şu: Siz geçmişten bugüne, nesil nesil getirdiğiniz değerlerinizi korumak istiyorsanız, bu geleneğinizin tam aksine faaliyetlerde bulunan bir okula çocuğunuzu vermeniz sizin için iyi olmayacaktır. Hatta bu durumu okul idareleriyle konuştuğunuzda "Biz buyuz" mealinde bir sonuç ortaya çıkıveriyor. 

Peki bu tarzda herhangi bir ideolojik empozenin yaşanmadığı tek derdi "modern ve kaliteli bir eğitim" veren kurumlar yok mu? Elbette var ama işte bunları çok iyi araştırmak gerekiyor. Ya da eğer çocuğunuzun gerçekten "neyin ne olduğunu" anlayacağını düşünüyor, onun zaten ailevi değerlerinizle donandığına inanıyor ve çocuğunuza güveniyorsanız bu ideolojik empozenin bir zararı olmayacaktır. 

Şöyle bir soru sorabilirsiniz: Peki kardeşim müfredat vs. belli değil mi? Devlet bu okulları müfredat,sistem vs. açıdan denetlemiyor mu? Nasıl olacak bu ideolojik empoze?

İdeolojik empoze zaten derslerde yapılmıyor ki! Bu tarz durumlar hep ders dışı etkinliklerde, sosyal faaliyetlerde, veli-öğrenci etkinliklerinde yapılıyor. Ya da seçmeli derslerle, hafta sonu kurslarıyla yapılıyor. Ve bu konuda da demokratik toplum gereği (!) bir itirazınız olamıyor.

Şunu da belirtmekte fayda var. İdeolojik anlamda araştırmanızı yaparken çok katı olmayın. Bazı okullar sadece kendi ideolojisinden olan insanların çocuklarına "empoze" işlemini uygulayıp, farklı görüşten velileri,öğrencileri özgür bırakabiliyor. Buna da dikkat etmek lazım. Meselenin özü, iyi araştırmakta.

2-) Okulun tarihini iyi araştırın.

Başarı anlamında bir tarihten bahsetmiyorum. "Köklü okul" kavramından bahsediyorum. Yeni açılan ve kurumsal olmayan kolejlerden de iyi eğitim verenler çıkabiliyor ancak geneli sistemini tam olarak oturtamıyor. Zaten bu tarz sistemi oturmamış okullar da ilk yıllarında kendi ideolojik çevresinin desteğiyle ayakta kalıyorlar. O yüzden okulun geçmişten günümüze bir "marka" olması önemli. Fakat aklınızdan geçeni duyuyorum: Çok pahalı! Bu konuya geleceğim.

Yani ezcümle 5-10 yıllık olup, yönetim kadrosu çok fazla değişikliğe uğramamış bir okul bu bağlamda "ideal" sayılabilir.

3-) Başarıya kanmayın.

Tuzla'dan Kadıköy'e kadar E-5'in kenarındaki bütün direklere "TEOG'da Müthiş Derece" diye reklamlarını asan kurumlara hemen inanmayın. "SBS'de 498 Ortalama!" demelerinin altında kaç bin kurnaz fikir olduğunu unutmayın. 

Ayrıca burada "Başarı" kavramından ne anladığınız da önemli. Eğer başarıya salt "Sınav Kazanmak" olarak bakıyorsanız yukarıda örneğini verdiğim tarzdaki okullar tam size göre. Ama başarıya "modern ve güçlü bir eğitim" olarak bakıyorsanız bu okullar size göre değil. 

Elbetteki mevcut Türkiye manzarasında sınav kazanmadan hiçbir halt olamıyorsun. Doğru! Ancak sadece sınavı kazanmak da hiç bir önem arz etmiyor. Boğaziçi Üniversitesini, ODTÜ'yü kazanıp da haftada bir kitap okumayı zül addeden insan dolu memlekette. Hayatını sınava endeksleyip, kazandıktan sonra mal gibi yaşayanlar da var üstüne.

O yüzden başarı bana göre (bakın bana göre dedim!) öğrencinin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır. Eğer öğrenci okulu sayesinde kendini kontrol edebiliyor, iradesini kullanarak, özgüvenle tercihler yapabiliyor, kararlarının sorumluluğunu üstlenerek adımlar atabiliyor, hayatın farkına varmaya çalışıyor ve günümüz dünyasına entegre olabilecek donanımları kazanmak için istek duyuyorsa, kendini geliştirmeye çalışıyorsa o okul işini yapmış demektir. Zaten bu meziyetlere sahip öğrenci sınavı kazanacak öğrencidir. 

4-) Dil eğitimini öne alın.

Anaokulundan bil itibar gerçekçi, eylemiyle söylemiyle tutarlı bir "Yabancı Dil Eğitimi" veren okulları seçmeye özen gösterin. Bu noktada öğretmen de çok önemli. "Ya KPSS'yi kazanamadık, bari gidip kolejde çalışayım da boşta kalmayayım, hafta sonu da dershaneye gider hazırlanırım" diye düşünen Dil Öğretmenlerinin olduğu bir okul hiçbir şey veremez. Hatta bazıları sırf "Vay Yabancı Öğretmenleri var" desinler diye "Nijerya göçmeni bir iktisat mezununu" kadrosuna katabiliyor. Dikkat etmek, sormak lazım. 

Gösterişlere kanmamak da önemli. Dil eğitimi veriyoruz diyerek sadece İngilizce ders saatini arttırmak bir işe yaramaz. Bazı derslerin tamamen İngilizce işlenmesi, okulun belli bölümlerinde Türkçe konuşmanın yasak olması, yabancıların davet edildiği kariyer günleri, yurt dışı seyahatleri gibi etkinliklerin bulunması gerçekçiliği arttırır.


Dil eğitiminin artık farzdan da öte olduğunu anlatma ihtiyacını hissetmiyorum bile.

5-) Öğretmenlerine hizmet içi eğitim, oryantasyon eğitimi gibi hizmetler sunup sunmadıklarını araştırın.

Bu bence çok önemli. Her okulun internet sitesine baktığınızda bir sezon öncesi toplantısı yaptığını görürsünüz. Ancak toplantı var, eğitim var. Konusunda uzman kişileri davet ederek akademik anlamda personelini yetiştirmeyi amaçlayan ve bunu bir politika haline getiren okulların öğretmenlerine çocuklar-veliler tapıyorlar. Ve özellikle ilkokulda öğretmenini benimsemiş, sevmiş bir öğrenci başarıyı yakalar. 

Sezon içinde bir takım akademik ve pedagojik hataların yapıldığı bir okul sezon sonunda "sorun belirleme" toplantısı yapıp, bir sonraki sezon başında "çözüm belirleme" toplantısıyla bunun üzerine gitmiyorsa, o okuldan hayır gelmez. İki sene sonra kayıt sayısının düşmesi şeklinde cezasını alacaktır zaten. 

 6-) Fiyatına dikkat edin.

Geldik zurnanın zırt dediği yere. Şimdi yukarıda saydığım maddelerin hepsini bünyesinde toplayabilmiş bir okulun (bulabilirseniz) yıllık fiyatı minimum 35.000 TL! Maalesef Türkiye gerçeği bu. 

Ama en azından sayılanların hepsini değil de bir kısmını bünyesinde barındırabilen okulların fiyatları değişkenlik gösterebiliyor. Bu konuda aldığı paranın tam karşılığını hizmete dönüştürüp dönüştürmediğini, hali hazırda o okula çocuklarını gönderen "bilinçli" velilere sorarak öğrenebilirsiniz.

Sonuç: Bu yukarıda sayılanlar, şahsi gözlemlerim neticesinde oluşmuştur ve meselenin geneline dair fikir vermektedir. Başka bir yazıda da "özel" hususlardan bahsedip sizi "özel okul avcısı" bir veliye dönüştürmek istiyorum. Verdiğiniz paranın tam karşılığını almak herkesin hakkıdır. Ancak sadece bu tarz ince bilgilere sahip olarak paranızın ve çocuğunuzun takibini yapabilirsiniz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder