23 Mayıs 2019 Perşembe

INSTAGRAM'IN OKU(MA)YANLARI

Her şeyin bokunu çıkarırcasına hiç etmek bizim genlerimizde var.

Elimize geçeni hunharca tüketiyoruz. Son 10 yıldır da "paylaşım" tüketiyoruz. Yediklerimizi, içtiklerimizi, gördüklerimizi, oramızı/buramızı... Hani bir ara "sunum" çılgınlığı vardı. Şu, çokoprensleri kurdeleye saran yeni gelinler... Şimdi de sıra kitaplara geldi.

Aslında kitap paylaşma eskiden beri var ama yeni bir konseptle karşı karşıyayız. Şu an burada isim/hesap vs. vermeyeceğim tabi ama enteresan bir grup türedi son zamanlarda instagram'da. Kitap paylaşıyorlar deli gibi:

"kitaplarım geldi :)) (milyon tane emoji)"
"Bugün bunu okuyorum!"

gibi değişik değişik paylaşımlar...

Şimdi bunda ne var? diyebilirsiniz.

İşin garip tarafı hepsi de birbirinin kopyası. Eğer paylaşım yaptığı hesaplara bakmazsan anlayamazsınız kimin paylaşımı olduğunu. Bu tipleri biraz özgürce eleştirmek ve ti'ye almak istiyorum:

1-) Yüzde doksan dokuzu kadın kullanıcı. Garip olanı bu yüzde doksan dokuzun, yüzde doksanı da çok büyük ihtimalle herhangi bir işte çalışmıyor. Belki saatli paylaşım yapıyordur ama sabah 11.00'da salonunda çaylı/kahveli/kitaplı paylaşım yapmazlardı tersi olsaydı. Bir de devlet kütüphanesi kadar kitaplıkları var bunların. Ne yiyip ne içiyorsunuz anlamıyorum ki? Paranın kaynağı nerde? Salonda en az 20 bin liralık kitap var ama ablanın işi yok. Kocası zengin olabilir tabi bir şey diyemem ama içlerinde bekarlar da var. Bir de bu kitaplık öyle ev kitaplığına hiç benzemiyor(!) Bildiğin D&R ya da Nezih Kitabevi havası var salonun ortasında. Nedenini en son söyleyeceğim.

Tabi kitaplıkta en az kitap kadar inciğin,boncuğun,çiçeğin,bokun püsürün olduğunu unutmayın.

2-) Şimdi normal bir insan evladı isen okuduğun,faydalı bulduğun, dikkat çekmek istediğin bir kitabı instagram hesabından paylaşabilirsin. Bunun kadar doğal bir şey olamaz hayatta. Kitabın fotoğrafını çeker, "tavsiye ediyorum, şundan şundan bahsediyor." dersin olur biter. Peki bu alttaki olay ne? O otlar da neyin nesi? O boyanmış kozalaklar ne alaka? Kahve içmeden kitap okunamıyor mu yahu bu ülkede? Ben şahsen öyle günler oluyor ki "dana gibi yatarak" okuyorum. Ne masası, çayı kahvesi...

3-) Okuduğu kitaba dair herhangi bir yorumu da yok bunların. Arkasındaki yazılardan alıntı yaparak, "harika, usta kalem, şahane" diyerek kitap tanıtımı mı olur lan? Bize anlatsana, heyecanlandırsana, spoiler vermeden, üstü kapalı şekilde biz de az çok "Aa ne enteresan bir kitapmış, okunabilir." diye düşünelim. Tabi okuduysan. (!) Geçen biri "Hindu Tanrılara yapılan yakarışları anlatan" 700 sayfalık bir kitap paylaştı. Çok beğendiğini ve detaylarını paylaşacağını söyledi. 5 ay oldu detay yok :) O konuda tanrılara ben de çok kırgınım.

4-) Eğer amacın gerçekten eleştiriyse, gerçekten okur yazarsan beğenmediğin kitapları da paylaşmalısındır. Çünkü okuyan/yazan biri kitapları okurken yüksek eleştiri motorunu her daim çalıştırır. Maalesef bu ablalarımızın hiçbir paylaşımında beğenmedikleri kitapları göremezsiniz. Okuyup paylaştıkları bütün kitaplara tabiri caizse "aşık" oluyorlar. Tabi bu aşklarını yaklaşık 16468431 adet emojiyle belli edebiliyorlar. Niye paylaşmıyor beğenmediğini yazının sonunda söyleyeceğim.
5-) Paylaşımlardan daha eğlenceli kısmı ise yorumlar. Yorum yapanların da yüzde doksan dokuzu kadın kullanıcı. Ve bu yorumların yüzde doksan dokuzu da yukarıdaki gibi olan paylaşımlar için ne yorum yapıyorlar biliyor musun?

"Harika fotoğraf!"

Fotoğraf mı? İyi de orada bir kitap var. Yorumlarda kitapla ilgili düşüncelerini paylaşan, okuyup okumadığını, beğenip/beğenmediğini izah eden yok. Yani ortada entelektüel olmanın ilk temel şartı olan kitap var, ama ortam Çamçeşme Mahallesi Orkide Sokak Kısır Günü tadında. Bence kitaptan çok ordaki sçma sapan otlara, kahvenin üstündeki kalbe filan baktılar. Yorum yapanların  en önemli olayı da yaptıkları yorumların sonuna iliştiriverdikleri sinsi bir ifade:

"sayfama beklerim (64851354864 emoji) "

Yani diyor ki abla "boşverin bunu siz, bana gelin bana!"

6-) Bir de nedense hep roman okuyor bunlar. Kimisi var, sadece aynı yayınevinin(!) sadece "Dünya Klasikleri" bölümünü okuyor mesela. Çok enteresan. Yahu arkadaş sizin hiç bu hayata, sanata, bilime, kültüre, teknolojiye hiçbir şeye ilginiz yok mu lan? İlkokul birinci sınıfta Cin Ali ile başlayıp bir tane bile hayata dair güncel bir probleme parmak basan kitap okumadan 40 yaşına kadar hikaye roman okumanın neresi entelektüellik? Neresi okur/yazarlık? Okur/yazar insan aydın statüsünde olmalıdır. Işık olmaya çalışmalıdır, söyleyecek bir sözü olmalıdır.

Hadi dünya klasikleri kitapları paylaşanların okuduğunu düşünerek olumlu bulduğumu ifade edebilirim. Klasik okumak önemlidir çünkü. Ancak başka bir grup var ki Çeliktepe Anadolu Lisesi kütüphanesi kadar kitaplığı var ve hepsi (abartmadan söylüyorum hepsi) vampirli, Canan Tan, Dan Brown, Harry Potter, Kahraman Tazeoğlu, Tuna Kiremitçi tarzı ya da ergen turnusolü olan -WattPad midir ne zıkkımdır, orada kendini yazar zanneden ergenusların yazdığı aşklı/meşkli/erotik gençlik hikayelerine benzeyen kitaplarla dolu. Arkadaş bu nasıl iş? Okuma daha iyi ya! Parana yazık.

6-) Tabi ki aralarında gerçekten birikimli insanlar da var. Gerçekten okuyan, gerçekten yazanlar da var, hakkını yemeyelim herkesin. Benim sözüm anlattığım tipte olanlara.

Peki neden bu ablalar böyle?

Çok basit. Yayınevlerinin reklam stratejilerinin birer ürünü bunlar. Yoksa hindu tanrılara 700 sayfada yazılan ilahileri, bir önceki okuduğu kitap Dan Brown olan biri okuyabilir mi? Kim inanır lan buna? Yayınevleri yağdırıyor kitabı, bunlar da okuyorum ayağına paylaşıyorlar işte. Yollarını buluyorlar, ekmek parası.

Çok da şey yapmamak lazım.

:)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder